Kayıtlar

Panurge'ün Koyunları

Rönesans döneminin çoook önemli Fransız yazarlarından, hangi yılda doğduğu çok da bilinmeyen François Rabelais’nin “Gargantua” adlı eserinde çok önemli hayat dersleri veren birçok öykü var.Fransa ve İtalya’nın her köşesini gezen yazar, keşiş, doktor, filozof olan ve hayatında sadece 2 kitap yazan Rabelais 1553 te öldü. Bazı toplum ve bazı insanların davranışlarının bazı toplum ve bireylere nelere mal olduğunu anlatan “Panurge’ün Koyunları” isimli öykü önemli mesajlar veriyor (anlayana) :) Hikayenin özeti şu : " Pantagruel’in gemisi deniz ortasında koyun yüklü bir şileple karşılaşır ancak Panurge’ü gören gemideki celep ; görünüşü dolayısıyla ona koyun satmaz ve hatta onunla dalga geçer.  Bu duruma uyuz olan Panurge öcünü almak için hemen bir program yapar ve celepten en büyük koyunu satın alır ve onu denize atar; bunu gören öteki koyunlar koyunluk edip hepsi birden denize atlarlar. Bu olayı gören celep ve adamları şaşırırlar, kimini postundan kimini boynuzlarından yakalaya

Happiness, not so far... :)

Resim

Endüstri 4.0 dan Toplum 5.0 a doğru hızlı entegrasyon

Resim
Endüstri 4.0’ dan Toplum 5.0’a Almanların önderlik ettiği ve Endüstri 4.0 (ve devamı Endüstri 5,0) dediğimiz, kısmen de olsa hemen herkesin fikir sahibi olduğu durum aslında kendi başına yeterli olmayacak gibi görünüyor ve hatta mevcut sosyal düzeni darmadağın edecek bir sisteme ve dünyanın tam bir terör dünyası haline geleceği, insanın kendi hemcinsini yok etmek için son aşamasında olduğu gerçek bir risk. Bunun önlenmesi ve endüstri 4.0 ın, insan varlığının devamı için, iyi bir dünya oluşturmak için, daha insanca yaşamak için endüstri 4.0 ı, Toplum 5.0 (Society 5.0) ile desteklenme zorunluluğu var. Endüstri 4.0 temellerinin atıldığı şu zamanlarda, üretim avantajların yanında birçok bireysel (istihdam, kazanç) ve toplumsal (güvenlik) endişeleri de beraberinde getiriyor. Endüstrinin ve üretimin hızla, insana ihtiyacı yok etmesi sonucunda özellikle mavi yaka ve emek yoğun işlerde ve ara beyaz yakalılarda işsizlik önemli bir risk taşıyor. Endüstri 4.0 ve devamı zor, ağır ve tehli

Endüstri 4.0 ya da Atı alan Üsküdar ı geçiyor

Resim
Endüstri 4.0 ya da ‘’Atı alan Üsküdar’ı geçiyor’’ Tekrar etmeyeceğiz ama kısaca anımsamak gerekirse; Endüstri 1.0 ; su ve buharın mekanik enerjiye dönüştüğü süreç, Endüstri 2.0 ; elektriğin icadı ve üretim araçlarının seri halde üretimine olanak veren, üretim bantları sayesinde (Ford Otomotiv model T) maliyet düşüşlerindeki en önemli süreç, Endüstri 3.0 ; bilgisayar teknolojilerinin üretim süreçlerindeki efektif hakimiyeti, otomasyon süreci ve bunun sonucu da standartlaşma ve kalite süreçlerinin oluşması, Endüstri 4.0 ; bilgisayar teknolojilerinin level atlamasıyla tüm üretim süreçlerinde ‘’makineler ile ürünlerin’’ birbiriyle sürekli iletişimde, bağlantıda, temasta olduğu ve özel ürünlerin imal edilmesine olanak veren ‘’Kara Fabrikalar’’ veya ‘’smart & speed factory’’ ler. Yani kısaca ‘’MAN VERSUS MACHINE’’ , korkutucu değil mi? Canım Memleketimin kullandığı teknoloji ve yatırımları maalesef henüz Endüstri 2.0 - 2,5 seviyelerinde. Çok yakında bazı ülke

Mevlana yolundaki Galatasaray

Başkan’a Mektup, Hiç böyle hissetmemişti Galatasaraylılar kendilerini. Büyük zafiyet, istikrarsızlık ve umutsuzluk. Böyle olmamalıydı Galatasaray. Sadece skor tabelasına bakarak mutlu-mutsuz olan kulüplerden değiliz biz, hiçbir zaman öyle olmadık, olmayacağız da. Fikri hür, Vicdanı hür nesillerden geldik, bu şiarımızı gelecek nesillere de böyle aktarmak en büyük vazifemiz. Futbol takımımız, Basketbol, Voleybol takımlarımız şampiyonluklardan uzaklaşabilir ancak Galatasaraylılık hep içimizde gururla taşıdığımız bir ruhtur. Şimdi, korkuyla ve üzüntüyle bakıyorum ki, bu ruh kaybolmak üzere. Eski bir Galatasaray yöneticisi ''eğer mevcut başkan bir sonraki dönemde tekrar seçilirse üyelikten istifa edeceğim'' diyor, hem de öyle bir öfke ve kızgınlıkla diyor ki ''etmezsem namussuzum, şerefsizim'' gibi bize yakışmayan sözlerle... Kısaca imama kızıp laik olmaya benziyor, bunları konuşacak duruma gelmemeliydik. Yani durumumuz vahim. Türkiye'de sporun m
Yılın bu ilk günlerinde birazcık nostalji yaparak canım memleketim Türkiye’nin, üretim ve istihdamın temel sektörlerinden biri olan Otomotiv Sanayiindeki en önemli fırsatı nasıl kaçırdığını sizlerle paylaşmak istedim. Önceleri ‘’gavur icadı’’ denilen otomobilin yurdum topraklarına ilk gelişi Sultan Abdülhamit dönemine (1900 lü yıllarda) rastlar. Otomobili satın aldığında sarayın bahçesinde incelerken ‘’biz istersek bunun daha iyisini yaparız’’ dedikten sonra, satın aldığı bu araca hiç binmemesi esasında çok da garip karşılanmadı. Çok sonraları kabul edilmekle beraber, yine de kuşkulu gözlerle takibe alınmıştı otomobil ve ilk başlarda, özellikle Anadolu da sıkıntı yaratacak gibiydi, öncelikle tarımda kullanılması artık gerekli görülen traktör, yaygınlaştığında, aşiret düzenine sahip Anadolu’da o dönemlerde köle düzeniyle insanları çalıştıran toprak ağaları bu kadar insanı nasıl besleyecekti, bu insan yığınlarını nasıl zaptedilecekti?… Kırsal kesimdeki kaygıların aynısı, şehirde ulaşımı

Osman Efendi ve berber Mehmet

Otomobil yazılarımla sizlere ulaştığım günden beri hayatımdaki yeni heyecanlar artıyor. Bu sabah yazımın çerçevesi hakkında düşünürken birden bilgisayarımdaki posta kutuma bir posta düştü, bankacı arkadaşım, halı sahada maç yaptığım takım arkadaşım Cenk (onun sayesinde her maçta 4-5 gol atıyorum) yollamış. Aslında bu yazı üniversite yıllarımda bir yönetim dersi olarak da okumuştum. Kahvemi yudumlarken okudum ve gülümseyerek ‘’tamam, bu yazıya hiç dokunmadan paylaşmam lazım’’ dedim. İşte manidar hikaye, keyifle okuyunuz, ibretle düşününüz. Özellikle siyasetçiler... OSMAN EFENDİ ... Osman Efendi bir sabah müthiş bir başağrısıyla uyanır.İlaç alır geçmez.Bir iki gün bekler ağrı devam eder,Doktorlar çağrılır,muayene eder,ağrı kesiciler verir. Lakin Osman Efendi’nin başağrısı artarak sürer.Üstüne üstlük başağrısı yanı sıra gözleri yaşarmaya başlar.Başka Doktorlar çağırılır. Osman Efendi Uşak’ın ileri gelenlerindendir,ağrıyı kesene servet vaateder. Doktorların hiçb