Endüstri 4.0 ya da Atı alan Üsküdar ı geçiyor

Endüstri 4.0 ya da ‘’Atı alan Üsküdar’ı geçiyor’’

Tekrar etmeyeceğiz ama kısaca anımsamak gerekirse;

Endüstri 1.0 ; su ve buharın mekanik enerjiye dönüştüğü süreç,
Endüstri 2.0 ; elektriğin icadı ve üretim araçlarının seri halde üretimine olanak veren, üretim bantları sayesinde (Ford Otomotiv model T) maliyet düşüşlerindeki en önemli süreç,
Endüstri 3.0 ; bilgisayar teknolojilerinin üretim süreçlerindeki efektif hakimiyeti, otomasyon süreci ve bunun sonucu da standartlaşma ve kalite süreçlerinin oluşması,
Endüstri 4.0 ; bilgisayar teknolojilerinin level atlamasıyla tüm üretim süreçlerinde ‘’makineler ile ürünlerin’’ birbiriyle sürekli iletişimde, bağlantıda, temasta olduğu ve özel ürünlerin imal edilmesine olanak veren ‘’Kara Fabrikalar’’ veya ‘’smart & speed factory’’ ler. Yani kısaca ‘’MAN VERSUS MACHINE’’, korkutucu değil mi?


Canım Memleketimin kullandığı teknoloji ve yatırımları maalesef henüz Endüstri 2.0 - 2,5 seviyelerinde.

Çok yakında bazı ülkelerin 6.0 G hızı kullanma noktasına geldiğini hepimiz biliyoruz.

Konuya şöyle başlayabiliriz. Mevcut ve hükmedilmesi çok zor olan, dünyanın en büyük üretim gücünü elinde bulunduran Çin ile dünya teknoloji devleri ve büyük güçler (başta ABD ve Almanya olmak üzere) Çin’in bu büyük gücünün karşısına rekabet edebilmek adına üretim teknolojilerini başka bir boyuta çekip rekabet edebilmek için Endüstri 4.0 devreye giriyor. Aslında hali hazırda Bosch, Siemens, Adidas gibi Alman firmaları ilk adımı atmış durumda ancak sürecin hakimiyeti için yaklaşık 15-20 yıla ihtiyaç olduğunu söyleniyor.
Hiçbir devrim planlı olmaz, geleceğini bilirsin, hissedersin ama zamanını çok da kestiremezsin, aniden olur. Yıllarca birikim sonucu oluşan lavların bir anda fışkırması gibi.
Mekanik ve teknik anlamda dünyanın en iyisi olan Almanlar, mekanik ve tekniğin sınırlarının zorlandığını artık yeni bir devrim zamanı geldiğini görüyorlar ve dünya tarihinde ilk defa haberli, programlı ve paylaşılabilecek bir devrimin haberini veriyorlar. ‘’Herkes ayağını denk alsın’’ diye veya ‘’tüm fikri mülkiyet hakları bana ait, ben yaparım / yaptırırım’’ demek için.
Bu arada, yakın geçmişin en önemli teknoloji yaratıcısı Japonya son dönemde iyice geride kaldı, bu konuyu da ayrıca irdelemekte fayda var.
Almanya yükselen değer oluyor, oluşturacağı bu teknoloji şirketleri sayesinde çok yüksek katma değer oluşturacaklar ve küresel sermayenin birikimi artık Avrupa’da hatta büyük kısmı Almanya’da olacak gibi görünüyor.
Bugün Apple’ın değeri 800 milyar USD, birçok ülkenin kıymetinden fazla (İMKB içinde işlem gören firmaların toplam aktif değeri 200 milyar USD civarında), düşünelim artık…

Bahsettiğimiz konu 20 yıl içinde, üretim araç ve metotlarını değiştirecek ancak aynı anda ‘’Yapay Zekâ’’ kavramının yerleşmesi ve uygulamasıyla ahlaki değerlerin yeniden saptanmasına olanak verecek durumda. Böylelikle önümüzdeki 50 yıllık süreçte toplumlar arası farklı ahlak anlayışları üniter yapıya doğru hızla gidecek gibi görünüyor. Örneğin yapay zekaya sahip bir robotik otomobilin muhtemel kaza esnasında vereceği karar; ‘’soldaki 10 yaşındaki çocuğa mı çarpmalı, sağdaki cadde kenarındaki kafe de oturan 3 yaşlıya mı çarpmalı, yoksa önündeki araca çarparak arka koltukta uyuyan bebeğin olduğu yere mi çarpmalı? Bu örnekleri farklı kategorilerde çoğaltmamız çok mümkün.

Bize gelirsek;
Aslında tarih boyunca ‘’istemezük’’ diyen bir gurup hala aramızda mevcut. Ancak bu sefer durum tersine işleyecek. Yani bizim ‘’ istemezük ‘’ deme şansımız olmayacak çünkü bu durum bize sorulmayacak yani Endüstri 4.0 bizi isteyecek, biz onu değil.
Almanlar bunu yaptıklarında, ‘’biz bunu yaptık siz kullanın’’ diyerek bize (tüm az gelişmiş ülkelere) satarak hayatlarını idame ettirecekler. Burada 3 seçenek var, ya adaptasyon sürecimizi öngörüp iş birliği yapacağız, ya follower olacağız veya yok olacağız. Bizim için sanki 1 ve 2 yi beraber götürmek en az riskli görünüyor.
Bu süreçte hızlı bir nüfus artışına sahip olan ve hali hazırda kalabalık olan ülkeler mevcut üretim avantajlarını 15-20 yıl sonra kaybedecekleri çok net bir gerçek.
Dolayısıyla Canım Memleketimin durumu bu noktada hiç de iç açıcı görünmüyor. Bir tarafta çok çocuklu aileler, bir tarafta bugün dahi 12% lere varan işsizlik oranı, diğer tarafta üniversite (!) mezunu işsizler ordusu, vasıfsız ve kalitesiz üniversite yığınları ve bunların öğrencileri… zor bir gelecek bizi bekliyor.
Öngörüde bulunmak kolay ama çözüm ve uygulamaları için zor bir dönem başladı ama hala haberimiz yok, hala kısır iç siyasi olaylarla çoooook zaman kaybediyoruz, geleceği düşünmeye zamanımız kalmıyor. 

Alttaki resim çok anlamlı, artık dünyanın üretim merkezi Avrupa oluyor...



Hani hep diyoruz ya ‘’yapısal reformlar’’. İşte yapısal reformların başlangıçları;
1.     2017 yılından itibaren üniversiteye giden her öğrenci (bölüm ayırımı yapılmadan, işletme, maliye, kamu yönetimi, beden eğitimi, hemşirelik, doktorluk vs) son yılını veya eğitim hayatı boyunca en az 200 saat) teknoloji dersleri almalı ve temel mühendislik bilgileriyle donanmalıdır. Artık ‘’Muhasebecilik Y.O.’’, İİBF gibi okulların geleceği yok, tüm bunlar artık otomatize edilmiş Endüstri 4.0 sistemleri sayesinde ‘’yok olmaya namzet meslekler’’ gurubuna giriyor.
2.     Yarından itibaren ‘’Meslek Liseleri’’ kabuk değiştirmeli ve sanayiye destek – köstek olacak çıraklar yetiştirmektense bizim için çooook tehlikeli olan (eğer bu şekilde devam edersek) 4. Sanayi Devrimine hazırlıklar başlamalıdır. Bu noktada memleketimdeki büyük sanayi kuruluşları ile beraber ‘’Üretim ve Teknoloji Liseleri’’ ne yeni müfredatlar hazırlanmalıdır.
3.     Bu liselerde Sanayi 4.0 ın ve Üretimin Geleceği konuları ayrı bir ders olarak müfredatlar da okutulmalıdır.
4.     Özellikle Almanya ile bu projeye ortak olmak için iyi ilişkiler kurulmalı ve Türkiye’deki Alman sermayeli firmaları bu konuda öncü yaparak proje desteği – partnerlikler sağlanmalıdır.
5.     İç siyasi kavgaları bırakıp orta-uzun vadeli TEKNO-STRATEJİLER oluşturmak adına çalışmalar yapmanın zamanı geldi de geçiyor bile.
Ancak bu şekilde, ağzı laf yapan değil BEYNİ İŞ YAPAN nesiller geleceğimizi kurtarabilir.
Sonrasında iş olanakları tamamen azalan bu nüfus ne yapacak? tüketim için nasıl kazanç sağlayacak? Pazar koşulları, arz-talep nasıl oluşacak?
Burada eski sistemeler yeni isimleriyle karşımıza çıkacak, Vatandaşlık Maaşı.  
Endüstri 4.0 sayesinde üretimdeki yüksek katma değer, 0 hata, 0 fire, tam kapasite gibi avantajlar sonucu devletler vatandaşlarına sosyal destek olarak farklı isimler altında, ülkenin zenginliğine göre optimal seviyede yaşam standardı sağlamak için maddi destek sağlayacaklar. Yani aslında bugüne benzer bir durum ortaya çıkacak Türkiye’deki vatandaşlık maaşı ile Almanya’daki vatandaşlık maaşı arasında fark olacak. Peki değişen ne? değişen durum şu, hiç çalışmadan bu maaş alınacak, ekonomik krizler çok azalacak ve daha standart bir yaşam olacak.
Bunun için de ülkenin seçilen her hükümeti yapacağı teknolojik çalışmalar sayesinde iktidarda kalabilecek (aslında bu durum en çok Türk milletinin işine yarayacak, böylelikle lafazan siyasiler ortadan kaybolacak 😊  )   
Diğer bir sorun da bu insanlar ne yapacak?
Çalışan mavi yaka ihtiyacının azalması bir süre sonra sosyal problemlerin oluşması, anarşi ve kargaşa tehdidinin artması sebebiyle güvenlik ihtiyacı daha da artacak ve çok önemli bir sektör haline gelecektir. Yapacak işi olmayan bu insanlar umarım teröre kaynak olmaması için özel programlara ihtiyaç var.
Kısaca; geçmişte Osmanlı İmparatorluğunun son zamanlarında kapütülasyonlar sebebiyle kaçırdığımız Endüstri 1.0, Modern Türkiye Cumhuriyeti kuruluş dönemlerine denk gelen Endüstri 2.0 (Gazi M. K. Atatürk 10 yıl daha yaşayabilseydi, Endüstri 2.0 uygulanabilir ve çok farklı bir Türkiye’de yaşıyor olabilirdik), Merhum Turgut Özal zamanında uğraştığımız bilgisayarlaşma sürecini yeteri kadar üretime entegre edemediğimiz için bugün bu durumdayız.

Umudumuz odur ki, ilk 7-8 yıl (2002 – 2009) içinde yaptığı icraatlar sayesinde, illerin vizyonunun değiştiği, yaşanması daha kolay bir ülke haline gelen, dünyaya güven veren mevcut hükümet ve muhalefet partileri bu durumun vahametini ve önceliğini anlar, 6 yıldır kısır çekişmelere sahne olan Canım Memleketimin siyasileri, yapılması gereken yapısal değişiklikler için hızlıca adım atmaya başlarlar. Yoksa ‘’Atı alan Üsküdar’ı geçiyor’’.   

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Endüstri 4.0 dan Toplum 5.0 a doğru hızlı entegrasyon

Panurge'ün Koyunları